Öz Toplumun Yoz Evlatları
Dünya’nın kalbine giden ana damarlardaki tıkanıklığa kimler, nasıl yol açtı da; bu ülkede kimse kimseyi tanımaz oldu dersiniz. İnsanların sosyal yeri, ceplerindeki kredi kartı limitlerine, maaş bordrolarına ve bindikleri arabaların değerlerine göre belirlenmiyor mu? Güzel giyimli, üzerinde en az beş farklı markadan oluşan kıyafet ve aksesuar yer alan bir kişinin, sıradan yurdum insanına kaç defa selam verdiğini gördünüz? Ya da şöyle sorayım; lüks bir otomobilin, gördüğünüzde hurda diye adlandırdığınız kaç arabaya yol verdiğini gördünüz? Tatmin etmedi mi? O zaman şöyle ifade edeyim; asgari ücretten fazlasını sadece hayal olarak var eden, Eylül ayından itibaren hayatı zehir olmaya başlayan, çocuk mu okutsun yoksa evini mi geçindirsin bilemeyen bir Anadolu yiğidinin, sen benim kim olduğumu biliyor musun dediğini hiç duydunuz mu?
Yaşım, maalesef tanık olmaya yetmiyor. Ancak görülen o ki, artık tanık olmak bile yetmiyor. Büyüklerimizinyaşamları, belki yılda bir defa, bir kış gününde ev ziyareti olursa içilen çayların buharında görülüyor. Hep eskiler anlatılıyor da, hiç kimse eskiye dönmeye gayret etmiyor. Kapıların üzerinde kilit dahi olmadığı, yanı başında yaşayan ailenin ırkı, dili, rengi fark etmeksizin açken tok uyunulmadığı, bir kimsenin sıkıntısında tüm kimselerin seferber olduğu güzel ülkeme ne oldu? Benim ve neslimin hatası neydi ki, bizlere bu yoz ülke kaldı?
Sanırım minnet duygumuz bitti. İnsanoğlunun yaradılışı gereği bencil olması, bir vadi dolusu altını olsa bile bir vadi dolusu daha altın istemesindendir, bu büyük yarışın sonlanmayışı. En son ne zaman bir yakınınızdan borç para istediğinizi hatırlar mısınız? Ben açıkçası hatırlamıyorum. Yüksek gelirli bir birey değilim ve ben de çoğu zaman ihtiyaçlarımı karşılayamıyorum. Fakat hiçbir bireyden borç istemiyorum. Çünkü artık bankalar var ve bu bankaların sunmuş olduğu kredi kartları ve ek hesaplar var. Neden akrabaya, eşe dosta ihtiyacım olsun ki? Tam da bu yüzden birbirimize olan ihtiyacımızı kaybettik, minnetimiz kalmadığından herkese tepeden bakmaya başladık.
Son dönem itibariyle, nüfusu 75 milyon olan ülkemizin 85 Milyar TL kredi kartı ve ek hesap borcu bulunurken; konut, ihtiyaç ve otomobil kredilerinden dolayı 218 Milyar TL borcu bulunmaktadır. Bu veriler ışığında kundaktaki bebekler dâhil kişi başı 4.000 TL bankalara borcumuz bulunmaktadır. İşte ben bu kişi başı borca, minnet endeksi diyorum. Bu endeks ne kadar yüksek olursa; o kadar yüksek minnet, ne kadar düşük olursa; o kadar düşük minnet ilkeleri benimseniyor. İnsanlar arasındaki sosyal ilişki tamamen bu endekse göre, içgüdüsel olarak belirleniyor.
Böbürlenmenin olağanlaştığı, kibirin yadırganmadığı, büyüklenmenin ise genele şamil vasıflı olduğu bir ülkeden sesleniyorum. Biz aslında bu değiliz. Sadece gelecek günahlarımızın bedeliyiz. Dünden kalan, bugün yaşanan ve yarın beklenen…
Söyleyecek söz bulamıyorum. Duygularıma tercüman olan bir yazı olmuş.